Kayyum Atamaları ve Kürt Kimliğine Yönelik Tehdit
Kayyum atamaları, sadece yerel yönetimlerin başına bir devlet görevlisi atamakla sınırlı kalmamış, aynı zamanda Kürt halkının siyasal ve kültürel varlığını hedef alan kapsamlı bir baskı stratejisi haline gelmiştir. Özellikle 2016 yılından itibaren, Türkiye’nin farklı illerinde kayyumlar, halkın seçtiği Kürt belediye başkanlarının yerine atanarak, yerel yönetimlerin halkla olan bağını koparmayı amaçlamaktadır. Bu durum, sadece idari bir değişim değil, Kürt kimliğinin silinmesi ve demokratik temsile yönelik bir saldırı olarak okunmalıdır. Kayyumlar, Kürtlerin yerel yönetimlerdeki temsili ve kültürel haklarını hedef alırken, aynı zamanda merkezi hükümetin baskıcı politikalarının yereldeki en güçlü araçlarından birini haline gelmiştir.
Kayyumların Siyasi Boyutu: Kürt Kimliği ve Temsilinin Engellenmesi
Kayyumlar, Kürt halkının seçimle işbaşına getirdiği temsilcileri ve yerel yönetimleri etkisiz hale getirmeyi amaçlar. Bu atamalar, sadece bir idari değişim değil, aynı zamanda Kürt kimliğine yönelik bir saldırıdır. Kayyumların atanması, seçilmiş belediye başkanlarının halkla kurduğu bağları koparmakla kalmaz, aynı zamanda yerel yönetimlerin halkın ihtiyaçlarına duyarlı bir biçimde işlemesini engeller. Kayyumlar, genellikle Kürtçe eğitim, kültürel etkinlikler ve halkla iletişim konusunda kısıtlamalar getirir, böylece halkın kültürel kimliğini yok etmeyi amaçlar.
Kayyumlar, özellikle HDP’nin güçlü olduğu belediyelerde, Kürt siyasi hareketini zayıflatma amacı taşır. Bu strateji, yerel seçimlerde kazanılmış olan iradenin, siyasi temsilin ve demokratik katılımın ortadan kaldırılmasına yönelik bir adımdır. Kayyumlar, Kürt halkının siyasal temsilini engellemeyi, yerine merkezi hükümetin denetimindeki yönetimleri yerleştirmeyi amaçlar.
Kayyumlar, Kürtlerin kendi kendilerini yönetme ve kendi temsilcilerini seçme hakkını ihlal eden, devletin doğrudan müdahalesiyle şekillenen bir araçtır. Belediyeler, halkın ihtiyaçlarına en yakın yönetim organlarıdır ve Kürt halkı için bu organlar, sadece hizmet sağlamakla kalmaz, aynı zamanda halkın kimliksel ve siyasi varlığını pekiştiren önemli alanlardır. Kayyum atamaları, bu organları işlevsiz kılarak, Kürt halkının kendi iradesiyle şekillendirdiği yerel yönetimleri devletin kontrolüne almayı hedefler.
Kayyumların Kültürel Baskı Aracı Olarak Kullanılması: Kürt Kimliği ve Dilinin Yok Sayılması
Kayyumlar, yerel yönetimlerin sadece idari işleyişini değil, aynı zamanda Kürt kültürünü ve Kürt dilini de hedef alır. Kayyumlar, belediyelerdeki Kürtçe kursları kapatarak, Kürtçe kültürel etkinlikleri yasaklar veya kısıtlar. Kürtçe, yerel belediyeler tarafından resmi dil olarak kabul edilmez ve yerel yönetimler tarafından kullanılan Kürtçe tabelalar ya kaldırılır ya da göz ardı edilir.
Kayyumların en belirgin etkisi, Kürt kimliğinin asimilasyonu amacına yönelik kültürel baskılardır. Bu süreç, sadece kültürel bir erozyon değil, aynı zamanda Kürt halkının kendisini ifade etme hakkının kısıtlanmasıdır. Kürtçe, toplumsal belleğin bir parçası olarak yerel yönetimlerin en önemli dilidir ve bu dilin yok sayılması, bir halkın kimliğinin silinmesine yönelik adımlardan biridir.
Geçmişteki Kayyumlar ve Bugünün Gerçekliği
Kayyum uygulamaları, ilk olarak 1990’lı yıllarda başlatılan güvenlik operasyonları çerçevesinde uygulanmaya başlanmıştı. O dönemde, binlerce köy boşaltılmış, yerel liderler ve belediye başkanları tutuklanmıştı. Ancak 2015 yılında, özellikle HDP’nin güçlü bir çıkış yaparak yerel seçimlerde birçok büyükşehirde belediyeleri kazanmasıyla birlikte kayyumlar, bir iktidar aracı olarak yeniden devreye girdi. Diyarbakır, Mardin, Van gibi şehirlerde seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyumlar atanarak, halkın iradesi devre dışı bırakıldı.
Bu kayyum atamaları, aslında sadece bir yerel yönetim değişikliği değil, Kürt siyasetinin ve Kürt kimliğinin yok sayılmasının bir aracıdır. Kayyumlar, sadece yönetimsel değişikliklerle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda Kürt halkının siyasi özerklik taleplerine karşı bir tepki olarak işlev görmektedir. Belediyelere atanan kayyumlar, bölge halkının tüm sosyo-kültürel yapısını, eğitim sistemini, sağlık hizmetlerini ve hatta kültürel etkinlikleri dönüştürerek, Kürt kimliğini eritmeyi amaçlayan bir müdahale olarak şekillenmektedir.
Günümüzde kayyum atamaları, sadece belediyelerdeki siyasi yönetimle sınırlı kalmamakta, aynı zamanda Kürt halkının hak mücadelesine karşı devletin uyguladığı bir baskı aracı haline gelmiştir. Bu strateji, Kürtlerin toplumsal örgütlenme biçimlerine karşı açık bir saldırı olarak okunmalıdır.
Kürt Direnişi: Kayyumlara Karşı Siyasi Bir Mücadele
Kürt halkı, tarihsel olarak bu tür baskılara karşı hep bir direniş geliştirmiştir. Kayyum atamaları, bu direnişi daha da güçlendirmiştir. Kürtler, kayyumların yerleştirilmesiyle birlikte, sadece siyasal temsillerini kaybetmemiş, aynı zamanda kültürel ve sosyal varlıklarını da savunmak zorunda kalmışlardır. Diyarbakır’daki, Van’daki ve Mardin’deki halk, kayyumlara karşı kitlesel direnişler geliştirmiştir. Belediyelerdeki kayyumlara karşı yapılan protestolar, halkın sadece demokratik temsili için değil, aynı zamanda kimliğini ve kültürünü savunmak için gösterdiği bir mücadelenin simgesidir.
Kürt halkının bu direnişi, aynı zamanda ulusal ve uluslararası alanda da yankı uyandırmıştır. Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve diğer Kürt siyasi hareketleri, kayyumlara karşı hem yerel hem de ulusal düzeyde politik bir duruş sergilemekte, bu uygulamanın siyasi bir tecrit aracı olarak kullanıldığını savunmaktadır. Kayyum atamaları, sadece belediye yönetimlerini değil, aynı zamanda Kürt siyasetinin gücünü ve halkın bu siyasete olan bağlılığını zayıflatmayı amaçlayan bir stratejidir.
Genel Degerlendirme ve Sonuç: Kayyumlar ve Kürt Kimliği Mücadelesi
Kayyum uygulamaları, Kürtlerin siyasal hakları ve kültürel kimlikleri üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmaktadır. Ancak bu baskılar, Kürt halkının direniş gücünü kırmaya yetmemiştir. Aksine, kayyumlar, Kürtlerin kimlik mücadelesinin daha da görünür hale gelmesine, ulusal ve uluslararası alanda daha fazla ses getirmesine olanak tanımıştır. Kayyum atamaları, Kürtlerin demokratik temsillerinin engellenmesi için kullanılan bir araç olarak, Kürt kimliğine ve kültürüne yapılan bir saldırı olarak kalmaya devam etmektedir. Kürt halkı, bu uygulamalara karşı durmaya, haklarını savunmaya ve kimliklerini korumaya devam edecektir.
Kayyum Atamalarının Amacı: Yerel Yönetimlerin Elde Edilmesi ve Kürt Kimliğinin Silinmesi
Kayyum uygulamaları, sadece yerel yönetimlerin idari düzenini değiştirmekle kalmaz, Kürt kimliğine yönelik derin bir tehdit olarak görülmelidir. Kayyumların atanması, yerel halkın kendi siyasi ve kültürel kimliğini yansıttığı belediyelerin, merkezi hükümetin denetimine geçirilmesi amacını güder. Bu süreç, Kürt kimliğinin silinmesi ve asimilasyonu için kullanılan bir araçtır. Kayyumlar, bu belediyelerdeki kültürel faaliyetleri engelleyerek, yerel halkın kendi kimliğini ifade etme biçimlerini sınırlar. Kürtçe’nin kullanılmasının engellenmesi, yerel kültürel festivallerin yasaklanması veya belediyeler aracılığıyla yapılan eğitim programlarının kısıtlanması, kayyumların bu kültürel baskının araçları olarak işlev görmesini sağlar.
2.Kayyumların Hukuki Açıdan Meşruiyeti: Anayasaya Aykırılık ve Uluslararası Eleştiriler
Kayyum atamaları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve uluslararası insan hakları normlarına aykırıdır. Anayasada yerel yönetimlerin bağımsızlığı ve halkın seçtiği temsilciler tarafından yönetilme hakkı güvence altına alınmıştır. Kayyumlar, halkın iradesine yapılan açık bir müdahale olup, demokratik hakların ihlali olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, kayyum atamaları, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Şartı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de aykırıdır. Türkiye’deki kayyum uygulamaları, bu uluslararası metinlerle çelişerek, demokratik bir toplumda kabul edilemez bir durum yaratır.
3.Kayyumların Sosyal ve Ekonomik Etkileri: Yerel Kalkınma ve Toplumsal Hizmetlerin Engellenmesi
Kayyumlar, yerel yönetimlerin işleyişini durdurarak bölgedeki sosyal ve ekonomik kalkınmayı olumsuz etkiler. Örneğin, kayyumlar atanmasının ardından, yerel işletmeler ve toplumsal projeler üzerinde ciddi tahribatlar meydana gelir. Belediyeler, halkın ihtiyaçlarına en yakın ve doğru hizmetleri sunan kurumlar olarak bilinirken, kayyumlar halkın ihtiyaçlarına duyarsız, merkezi hükümetin çıkarları doğrultusunda hareket ederler. Kayyumlar, toplumsal yardımlar gibi yerel hizmetlerin önüne geçerek, bölgedeki dar gelirli kesimleri daha da yoksullaştırır. Örneğin, Diyarbakır ve Mardin’deki kayyumlar, sosyal yardımların dağıtımını durdurmuş veya geciktirmiştir.
4.Kürt Direnişi: Kayyumlara Karşı Toplumsal Dayanışma ve Siyasi Mücadele
Kürt halkı, kayyumlara karşı gösterdiği direnişle hem toplumsal dayanışma hem de siyasi mücadele açısından önemli bir tavır sergilemiştir. Kayyum atamaları, halkın seçtiği belediye başkanları ve siyasi temsilcileriyle kurduğu bağı koparmak ve halkın demokratik temsil hakkını gasp etmekle eşdeğerdir. Ancak Kürt halkı, bu müdahalelere karşı, yerel komiteler ve sosyal dayanışma grupları aracılığıyla direnmiştir. Bu komiteler, kayyumların yerine geçerek halkın temel ihtiyaçlarını karşılamaya devam etmiştir. Örneğin, Diyarbakır’da kayyum atamaları sonrasında kurulan yerel dayanışma ağları, halkın sosyal hizmetlere olan erişimini sağlamış, kayyumların yarattığı boşluğu doldurmaya çalışmıştır.
5.Kayyumların Kültürel Baskı Aracı Olarak Kullanılması: Kürt Dilinin ve Kimliğinin İhmali
Kayyumlar, sadece yerel yönetimi ele almakla kalmaz, aynı zamanda Kürt kültürünü ve dilini yok sayan politikalar uygular. Kayyumların göreve gelmesiyle birlikte, Kürtçe dilinde eğitim veren okullar kapatılmış, Kürtçe tabelalar kaldırılmış ve Kürtçe kültürel etkinlikler yasaklanmıştır. Kayyumlar, bu tür uygulamalarla Kürt kimliğini silmeye yönelik bir strateji izlemiştir. Kürtçe’nin yasaklanması veya yerel yönetimlerin Kürtçeyi resmi dil olarak kabul etmemesi, Kürtlerin kendi kimliklerini ifade etmelerini engellemek isteyen bir müdahaledir.
6.Alternatif Yerel Yönetim Modelleri: Halkın Demokrasiye ve Özerkliğe Sahip Çıkma Mücadelesi
Kürt halkı, kayyumlara karşı sadece sokaklarda değil, aynı zamanda yerel yönetimlerdeki alternatif yönetim modelleriyle de mücadele etmektedir. Kayyumların atanmasından sonra, Kürtler, toplumsal komiteler ve alternatif belediye yönetimleri kurarak, yerel halkın iradesine dayanan yönetim modelleri geliştirmiştir. Bu modeller, kayyumların demokratik iradeyi yok saymasına karşı bir direniş alanı oluşturmuş ve halkın kendi ihtiyaçlarını karşılamak için kendi örgütlenmelerini inşa etmelerine olanak sağlamıştır.
Zana Kılıç